Doğan Cüceloğlu “Var mısın?” kitabında etki alanından bahseder. Etki alanımız içinde elimizden ne geliyorsa yapmamız gereklidir der. Küçük de olsa ilk adımı atmalı. Sonuna kadar katılıyorum kendisine ve şunu da belirtmek istiyorum; bir eylem başka bir eylemi de beraberinde getirir. Ve bu eylemler senin etki alanını da genişletebilir. Eylem odaklı olmak önemli.
Ortaokulda okurken "Ticaret" dersimiz vardı; seçmeli bir ders değildi, temel müfredatımızda olan bir dersti.
Dönem sonunda öğretmenimiz bizlere bir ödev vermişti; herkesin bir konu üzerinde araştırma yapması ve araştırma sonuçlarını da yazması gerekiyordu. Güzel bir dosya hazırlayıp teslim edecektik kendisine.
O dönemlerde elbette araştırma yapmak için kütüphaneye gidiyorduk, ders kitaplarımızdan faydalanıyorduk. Ben de öyle yapmıştım ve sonra da bulduğum bilgileri elle yazarak dosyamı hazırlamıştım. Çalışmamı da bir sarı dosyanın içine koyduğumu çok net hatırlıyorum. Ertesi gün evden yürüyerek okula giderken dosyamı sıkı sıkı elimde tutuyordum. Adana’da bazı semtlerde kanallar vardır, bu kanallar zaman zaman suyla doludur. Okul yolunda da bu kanallardan biri vardı ve ben de evimden 15 dakikalık mesafede olan okuluma yürüyerek giderken bu kanalın yanından geçiyordum.
Ödev teslim günü okula giderken ağzına kadar su dolu olan kanala bakıyordum yine ve birden aklıma, ödevimin elimden düşüp suya uçması düşüncesi gelmişti. Böyle bir şey olsa nasıl olurdu? Öğretmene nasıl açıklardım? Bunca emeğim boşa giderdi, öğretmen çok kızardı, belki de başımdan geçen bu talihsizliğe inanmazdı ve ödevimi hiç yapmamış gibi görünebilirdim.
Anlayacağınız ne kadar olumsuz düşünce varsa hepsi zihnimin kapısından içeri davetsiz misafir gibi girmişti.
Tüm bunları düşünürken okula varmaya çok az kalmıştı ki aniden bir rüzgar çıktı ve nasıl olduğunu anlamadan elimdeki dosya kanala uçup gitti. Akıntıyla beraber hızla kaybolduğunu telaş ve korku içinde izlemiştim.
Az önceki düşündüklerim birebir gerçekleşmişti, zihnimdeki davetsiz misafirler amacına ulaşmıştı.
Okula vardığımda beni neyin beklediğini bilmiyordum ama kendimce en kötü senaryoları zihnimde yazmıştım. Öğretmen çok kızacaktı, bana inanmayacaktı, arkadaşlarımın yanında küçük düşecektim. Herkes teslim ederken bir tek ben vermeyecektim… Başarı odaklı biri olarak tüm bunlar benim için tam bir felaketti.
Ticaret dersine girdiğimizde öğretmenimizin yanına gidip olanları anlattım. O da üzüldü ve “Merak etme, yeniden yaz ve getir" dedi ve bana birkaç gün süre verdi. Sınıfta ödevini yapamayan birkaç öğrenci daha vardı. Yani anlayacağınız az önce ki senaryolarımın hiçbiri gerçekleşmemişti. Rahatlamıştım, kendimi daha güçlü hissediyordum. Olaydan birkaç gün sonra ödevimi yeniden yazıp teslim ettim ticaret öğretmenime
O gün almam gereken dersler ise şunlardı;
-Negatif düşünürsen negatiflikler de gerçekleşir. İyi düşün pozitif ol. Davetsiz düşüncelerin zihnine girmesine izin verirken onlara kimliğini sor; Olumsuz düşünce misin yoksa olumlu mu? Bana katkın ne olacak?
-Karşındaki kişi ile ilgili zihninde yarattığın senaryoları, olaylara sadece kendi açından bakarak yazma.
O gün bu yaşam derslerini elbette cebime koymadım. Bu iki bilgiyi öğrenmek ve yaşam panoma iliştirmek için daha çokça deneyim ve kırılmalar yaşamam gerekti. Bazen tek bir deneyim ile cebinize bir şeyler koyamıyorsunuz.
En önemlisi de deneyimlerden, başarısızlıklardan, yaşanmış hikayelerden öğrenmeyi de öğrenmek gerekiyor, bu da bir yetkinlik.
Ne yaşadın? Ne gördün? Sana ne anlattı? Sen bundan ne anladın? Çevren bundan ne anladı? Hangi eylemlere ihtiyacın var? Elinden ne gelebilir? Şimdi ne yapabilirsin?
Tüm bu soruları kendimize sorabilmek ve yanıtları aramak bize rehberlik edecektir.
Öğrenmelerinizin ve eylemlerinizin çok olması dileğiyle