Birkaç ay önce "The Playbook Oyunun Kuralları – Bir antrenörün Hayat Kuralları" isimli bir belgesel serisi izlemiştim, Serinin bir bölümünde NBA koçu Doc Rivers vardı. Takımına ilham veren birleştirici UBUNTU felsefesinden bahsetti.
UBUNTU, Güney Afrika kökenli bir yaşam felsefesi. Bu yaşam tarzının felsefesinde, insanın tek başına tutarsız olduğu, bir bireyin, diğer bireyler sayesinde bir birey olduğu görüşü yatar. İnsan olmayı, diğer insanlarda öğreniriz.
Afrika’da çalışan bir antropolog bir gün çocukları etrafına toplar ve onları bir oyuna davet edip şöyle der; “Karşıdaki ağacın altına bir sepet meyve koydum, koşup ağaca ilk varan bu meyveleri yemeye hak kazanacak." Bütün çocuklar yan yana dizilir ve işaret verildikten sonra el ele tutuşup ağaca doğru koşmaya başlar ve aynı anda varıp ödülü hep birlikte yerler. Bunu gören antropolog neden böyle bir şey yaptıklarını sorar. Aldığı cevap ise şudur; "Biz 'Ubuntu' yaptık eğer tek bir kişi kazansaydı diğerleri kaybetmiş olacaktı ve diğerlerinin kaybettiği bir ortamda ödülün de anlamı yoktur."
Felsefenin özü aslında tamamen bu hikayeden oluşur “Ben, biz olduğumuz zaman benim." ve biz olabildiğimiz sürece her şeyin anlamı var. Kimse kimseden üstün değildir ve farklılıklarımızla güzel bir bütün yaratabiliriz.
Doc Rivers’in dediği gibi, “Hepimiz olmamız gereken kişi olmadıkça ben de olmam gereken kişi olamam. Sen iyi oldukça ben de iyi olurum.”
Takımına da bu felsefeyi anlatır, ”Ben olmam gereken yerdeyim, çünkü diğerleri de olması gereken yerdedir. Birlikte kazanacağız” Takımına ilhamı ve motivasyonu bu anlayışla kazandırır.
Bu felsefeye yabancı bir toplum değiliz, Mevlana da bunu anlatmıştı. Onun da felsefesinde sınırsız bir sevgi, insanî bir görüş ve mutlak bir birlik vardır.
İnovasyon açısından bakmak istedim bu konuya; başarılı bir yenilik kültürünü oluşturmak ve idame ettirmek "birimiz hepimiz için" felsefesini benimsemekle ve uygulamakla mümkün.